Prof. Canbolat Hocanın(*) bir söyleşisinde, ülkemizdeki kalabalık bilirkişi heyetlerini eleştirdiğini hatırlıyorum. Almanya ile kıyaslama yapan hoca, orada üç kişilik bir heyete gönderilen dosya için üç uzmanın tamamen aynı görüşleri paylaşmasının imkansıza yakın olasılık olduğunu -mealen- söylemişti. Benim bugüne kadar dahil olduğum heyetlerde asla ayrı veya aykırı bir görüş sunan bilirkişiye rastlamadım (aslında bir kere oldu ama o başka bir yazının konusu olabilecek, netameli bir durumdu). Benim heyetten farklı düşündüğüm, muhalefet şerhi yazdığım raporlarda, üyeler bana uzaylıymışım gibi baktılar. Bu durumda ne yapmamız gerektiğini hâkime soralım diyen oldu. “Muhalefet şerhini taraf avukatı gibi yazmışsın” da dendi. Raporu beş kişinin mutabakatla imzalaması o kadar olağan ki, taraf avukatları dosyalarda o kadar güzel(?) iş çıkarıyorlar ki tüm bilirkişiler aynı somut gerçekliği hilafsız, bir bakışta görebiliyorlar(!).
Bazı bilirkişiler var, yalnızca rapora kendi eklediği paragrafı okuyor, sadece o paragraftan sorumluluk hissediyor. Dosyanın geneli hakkında kanaat oluşturmak için kendini yoran bilirkişi sayısı oldukça az. Dosyanın yükünü çeken, finalini bağlayan bilirkişi, "kötü niyetli" veya hata yapıyor ise onun hatasına ortak olmak diğer üyeler için kaçınılmaz olmakta.
Beş kişiden oluşan bir heyetle, toprak sahiplerine ve üyelerine konut yapan bir kooperatifin davasına rapor yazmıştım. İnşaat çok gecikmiş ve hem üyeler hem de toprak sahipleri, -iskân izni alınmış- meskenlerine kavuşamamışlardı. Heyette benden başka mekanik, mimari, inşaat ve menkul değerlendirme uzmanı üyeler vardı. Dosyanın "yükünü çeken" mimar üye raporu hızlıca bağladı ve arsa içindeki gecekondularını yıkmakta geciken toprak sahiplerini kusurlu buldu. Esasen dosyada, uzmanlık alanıma ilişkin yorum yapacak bir durum yoktu. Buna rağmen 25 yılı aşkın şantiye tecrübem, alanım dışında da (aslında içinde) değerlendirme yapmama olanak sunarken bunu yapmaktan geri durmayacaktım. Dosyanın tamamını okudum. Yirmi yıla varan süreçteki olayların kronolojisini çıkardım. Sonuçta vardığım kanaat mimar üyenin vardığının tam tersi idi. Kooperatif, toprak sahiplerine, güncel emsalin çok üstünde bağımsız bölüm vaat etmiş, arsa hissedarları da bilerek veya bilmeyerek, ifası o gün için mümkün olmayan bir sözleşmeye evet demişti. Bazı görece küçük hisseli arsa maliklerinin, noter onaylı sözleşmelerde imzası dahi yoktu. Süreçte, kooperatifin belediyeden çıkarmayı hayal ettiği imar plan değişikliği gecikince bütün planlar bozulmuştu. Rapor taslağımı yazıp üyelerle paylaştım, telefon açıp bilgi verip, ikna etmeye çalıştıklarım oldu. Ama hayır, kimseyi etkileyemedim. Dosyayı ellerine dahi almadan mimarın görüşüne katıldılar (yüzlerce sayfayı UYAP’tan okumuş olanlar olabilir, günahlarını almayayım!).
Sonuçta dört kişinin ortak raporunu "muhalefet şerhi" ile imza edip kendi karşı oyumu mahkemeye ayrıca sundum. Hakimle de konuştum çünkü kafam çok karışmıştı. İşin kötü yanı hakimlerin de mutabakatla sunulmayan raporlar hakkında ne düşündüklerinden emin değilim. Bunu başka bir hâkime sordum ve korktuğum gibi düşündüğünü dehşetle gördüm. Bunca işin arasında bir de heyetteki uyuşmazlıkla mı uğraşacaktı mahkeme? Bir zahmet aynı kanaate varsalardı, ne olurdu sanki.
İki kez bir başka mahkemede, heyete muhalif görüşle rapor sunmuştum, ne hikmetse bir daha dosya alamadım. Gidip o hâkime danıştım. Dosya alamama sebebim bu olabilir miydi? Evet, farklı düşündüğüm bir inşaat bilirkişisi, hâkime gidip benden şikayetçi olmuştu. Hâkim, bunun "görevlendirilmeme sebebi olamayacağını" söyledi ama hala yeni dosya almış değilim o kalemden.
Bu durum hakimleri etkilemese bile bilirkişilerin beni aforoz etmesi ile sonuçlanacak gibi görünüyor. Kalemlerin heyetleri görevlendirirken bir bilirkişiyi arayıp ekibi kurmasını söylediklerine sıkça rastlanır. Bu durumlarda benden haz etmeyenlerle rapor yazmam imkânsız. "Bindiğin dalı kesiyorsun" dediğinizi duyuyorum.
(*) Prof. Dr. Talat Canbolat'ın bir söyleşisine şuradan ulaşılabiliyor.
Bu konuda bir "ilginç anı" daha okumak isteyenler buradan buyursunlar.